Oyuncu Altan Erkekli, Filistin’de yaşanan insanlık dramı nedeniyle dünyanın acılar içinde olduğunu belirterek, “Savaşların, acıların yaşandığı şu zamanlarda çığlıkları susturacak olan sanattır.” dedi.
Oyuncu Altan Erkekli, Filistin’de yaşanan insanlık dramı nedeniyle dünyanın acılar içinde olduğunu belirterek, “Savaşların, acıların yaşandığı şu zamanlarda çığlıkları susturacak olan sanattır.” dedi. Erkekli, Gazze’de yaşanan acıları dünyaya duyurmanın sanatın görevi olduğunu ifade etti.
GAZZE’DE YAŞANAN İNSANLIK DRAMINA DEĞİNDİ
Sinema eleştirmeni Suat Köçer’in sunduğu, Şehir Ekranı’nda yayınlanan “Bir Efsaneydi” programına konuk olan Erkekli, programda Gazze’de yaşananlara, kişisel yaşamı ve oyunculuk hayatına ilişkin açıklamalarda bulundu. Sanatın, Gazze’de yaşanan insanlık dramını ve bu acıları dünyaya duyurması gerektiğini ifade eden Erkekli, “Birleşmiş Milletlerin alamayacağı kararı sanat alabilir.” diyerek, şöyle konuştu:
“SİNEMA FİLMİYLE YAŞANAN ACI DÜNYAYA ANLATILABİLİR”
“Sanat, Prometheus gibi ateşi insanlara doğru getirmektir. Sevgiden, dürüstlükten, emekten yana olan, o inanılmaz dünyanın habercisi ve onun çağrıcısı olmaktır sanat. Dünya şu anda hakikaten acılar içinde. Filistin’de ölen yavrular, ağlayan anneler, yalnız kalan çocuklar, mahvolan hayatlar, nehirler, parklar, hayvanlar. Acı içinde yaşanırken sanat bütün bunların üzerinde güzellik sunmaya devam edecek. Mutluluğu, sevgiyi sunmaya devam edecek. Savaşların, acıların yaşandığı şu zamanlarda bu acıları, çığlıkları susturacak olan sanattır diyerek, destek verici özel sektörün de olması gerekiyor. Mesela şu anki savaşın (Filistin) acısını nasıl anlatabiliriz? Panellerle anlatmak zor ama bir sinema filmiyle savaşın acısını, evrensel duyguları içine katarak bütün dünyaya anlatabilirsin. Minicik bir yerden bütün dünyaya ışık tutabilecek bir ölçeğin oluyor sanat.”
“ÇOCUKLUĞUM DİYARBAKIRDA GEÇTİ”
Altan Erkekli, annesinin nüktedan bir insan olduğunu ve oyunculuk anlamında ondan çok etkilendiğini belirterek, “Rahmetli annemin genetik özelliği bana geçmiş. O da çok nüktedan bir insandı. Bir meddah gibiydi. Enstitü mezunuydu, ev hanımıydı ama bir yemek tarifi, adres tarifi, bunları yaparken bir kişileştirme yapar, lehçeler kullanır, yerel aksesuarlarla kılıktan kılığa girer, komşuları korkuturdu. Böyle muzip bir tarafı vardı. Ben ona hayran hayran bakar izlerdim. Ben de ilkokulda kendi kendime hayal dünyası içinde hikayeler kurup, üstüne bir şeyler ekleyip, kendi yorumlarımla hayata geçiriyordum.” ifadelerini kullandı.
“YILMAZ ERDOĞAN SENARYOYU ÇOK GÜZEL YAZMIŞ ZATEN”
Usta oyuncu, “Vizontele” filminde canlandırdığı “Reis Bey” karakterine ilişkin de şunları söyledi: “Yılmaz Erdoğan senaryoyu çok güzel yazmış zaten. Bir de benim çocukluğum Diyarbakır’da geçti. Lehçelere çok meraklıyımdır. Biriyle sohbet ediyorum mesela, hemen soruyorum, üç şehir söyleyeceğim, bunlardan hangisindensin? O kadar. Bulamazsam da yıkılırım. Siirt’le Bitlis gibi, böyle ince tınılar vardır farklı, oralarda belki yanılırım. Çarşıya pazara çok giderim. Çok kulak kabartırım. Çok gözlem yaparım. Dolayısıyla o lehçenin altyapısı vardı Reis bey rolüne hazırlanırken. Tabii ki Yılmaz Erdoğan’ın da çok katkısı oldu, karakteri ortaya çıkarırken. Çünkü gerçek bir karakter Nazmi Erdoğan. Sağ olsun diğer arkadaşlarımın da katkısı oldu. Demet Akbağ’ın oyunculuğu bana çok katkı sağladı. Hepsine çok çok teşekkür ediyorum.”
Kaynak : Haberler