DİLENCİLİK

Şimdi bu da nerden çıktı diye sormakta haklısınız. Artık aktüel konuları bilimsel bir dil ve muhakemeyle analiz etmeye karar verdim.

Yayınlama: 05.02.2023
Düzenleme: 05.02.2023
A+
A-

(Pieter Brueghel – Dilenciler Tablosu Louvre)

Şimdi bu da nerden çıktı diye sormakta haklısınız. Artık aktüel konuları bilimsel bir dil ve muhakemeyle analiz etmeye karar verdim. Çünkü evde hanımdan yediğim fırça zihinsel silkelenme ile beni kendime getirdi. Filvaki artık ciddi bilimsel makaleler yazıp yıllardır YÖK’ün bilet gişesi önünde bilet kuyruğunda beklemektense bilimin derin tefekkür işlerini bırakıp okumadan bilmeden ilim adamlığı yerine kariyerizmin kestirme yollarına sapacağım. Nasıl olsa Türkiye’de makam ve mevkii akademik kifayetsizliğin bütün açıklarını kapatan bir şal vazifesi görüyor. Hüseyin Rahmi’nin Şatırzade Şöhret beyinin Potişi’ türünden bir unvan alıp yola koyulacağım.

Van’lı hemşehrilerim benden Keledoş, Tuluğ ayranı, yoğ kavut, yoğ sengeser yoğ Dingılapişto babaannemin turşuları gibi yazılar artık beklemesin. Zaten kıymetim de bilinmedi. Artık yüksek irtifalı bilimsel makaleler yazmaya karar vermiş bulunmaktayım. Busaaat itibariyle artık yazılarımda kullandığım dili de okuyucu kitlemi de değiştirip tamamen evrensel ve akademik bir düzeye çekiyorum haberiniz olsun. İşte bu makalede tam da bu amaçla “Dilencilik” üzerine yazılmış bir yazıdır.

Dilencilik nedir? Dilencilik bir meslek mi Bir sanat mı bir zenaat mi? Bu sorulara verilecek yanıt hem evet hem hayırdır. Evet meslektir çünkü onunda kendine göre hünerleri ilkeleri, incelikleri, ve pratikleri vardır. Dilenciliğin de meslek olarak kariyer basamakları var. Dilencilik tarihsel olarak bir kent mesleğidir. Çünkü kentin geniş dünyası ve kalabalık nüfusu dilenciliğin her zaman gizli kalması gereken foyasını saklı tutması bakımından yüz yüze aşinalığın en az olduğu mekanlardır. Dilenciler ancak kentin geniş dünyası içinde gerçek yüzlerini tanınmayacak bir kamuflajla görünmez kılabilir. Çarşıdaki esnaflar hariç onların gizli yüzlerini çarşının kalabalıkları kolay kolay bilemez.

Dilenciliğin bir kent mesleği olması doğasından kaynaklanan bir zorunluluktur. Küçük ölçekli köy kasaba topluluklarında insanlar her gün dönüp dolaşıp yüz yüze geldikleri için kontrol ve ifşa mekanizması daha işlevseldir. Toplumsal mesleklerin her dalında olduğu gibi Dilenciliğin de çıraklık, kalfalık, ustalık kariyer basamakları vardır. Dilencilik mesleğinde bir tür merhamet ve duygu avcılığının bütün dramatik ve tiyatral yetilerini hem fiziksel olarak hem de sözlü olarak bilmeyi gerektirir. Bu merhamet ve duygu avcılığında kullanılan kelime kadrosunu fiziki görünüş ve mimiklerle birleştirmek ayrıca bir yetenek gerektirir. Dilencilik Toplumsal sınıf farklılaşmasının alt katlarında kendine varlık alanı bulur. Bu aralık sefalet ile merhamet arasında yer alan bir kategoridir.

 

Orijin itabariyle kente sonradan gelen gruplar içinde oluşur. Bu grubun varlık alanı toplumda olağan eşitsizliklerin ve aynı zamanda ekonomiye ait bir durumdur. Tarih boyunca şehirlerdeki sefalet biraz yükselince dilenciliğin ve serseriliğin kapıları biraz daha genişler. Dilenciilk kentden başlayarak ulusal düzeyde hatta uluslararası düzeye kadar uzanan türleri vardır.Mevsimlerin durumuna göre ülke içinde kentten kente göç eden türleri de vardır.

Nitekim bu fakir bir ramazan günü Van’ın arka sokaklarının birinde bir dilencinin telefon konuşmasına tanık olduğumda telefonun karşı tarafındaki arkadaşına merhametin ve nafaka duygusunun en yüksek olduğu ramazan ayında arkadaşını Van’a davet ediyordu. Yazın Van’ın hem serin olduğunu hem de hasılatın iyi olduğu yönündeki avantajlarını sıralıyordu. Kentler tarihleri boyunca dilencilere alan açmak istemeselerde dilencileri ne kadar kovsalarda dilenciler aynı sinekler gibi yeniden gelirler. Hatta koskoca devletlerin gümrük kapıları bunları ne kadar kovsa da dilenciler bir kapıdan çıkıp bir diğerinden yine kentlere ve ülkelere girmenin yolunu bulurlar. Tarih boyunca hiçbir kentin yakasını kurtaramadığı bu insan yığınları mürtezika sınıfını oluşturan gruplardır. Geçen hafta çarşıda bir dilenci musallat oldu bir türlü yakamı kurtaramadım. Bu yılışık ağzı kalabalık dilenciye bir gün önce merhameten ve sadaka duygusunun gereğini yapmıştım. Fakat iki gün sonra tekrar tesadüf olunca sanki beni yeni görmüş gibi musallat oldu. Ben sizinle ilk kez karşılaşıyorum deyince Aynı hikayeleri sıraladı. Ben de dedim ki Fransızların bir ata sözü var. “Yalancının hafızasının güçlü olması gerekir” en azından simalar konusunda da hafızanı geliştir dedim. Dilenci işini açık gören bir sanat erbabıdır. İnanıp oldanmamak elinizdedir. Bu itibarla mesleklerin en az zararlısıdır. Medem ki söz Dilencilikten açıldı. Bahsi bir dilencilik fıkrasıyla tamamlayalım.

Adamın biri bakmış ki dilencilik karlı bir iş, dilencilerin pirine üstadına başvurarak kendisine ders vermesini rica etmiş Hoca demiş ki.

“Oğlum, dilencilikte üç temel ilke vardı:

Kim olursa olsun; nerede olursa olsun; ne olursa olsun!

Aradan birkaç gün geçmiş, dilenciler piri bir hamamda yıkanırken içeriye bu yeni talebesi girmiş, avuç açmış, adamcağız hayretle demiş ki:

“Yahu, ben senin hocanım.. Benden de mi sadaka istiyorsun?

“Kim olsan ol”

“Peki ama hamamdayım”

“Nerde olursan ol”

“Üzerimde sadece peştamal var ne vereyim?

“Ne olursa olsun!”

Hoca bu parlak istidada hayran olarak talebesinin alnından öpmüş.

Sait Ebinç

Yazarın Son Yazıları
17.01.2023
Bir Yorum Yazın
Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.