Deprem sonrası bu duyguları yaşamak normal mi? Ne kadar sürecek? Yaşadığımız felaketin ardından sadece deprem bölgelerinde değil, ülkenin her yanında deprem korkusu had safhada. Deprem olmasa bile yatağın, sandalyenin, koltuğun hafif bir şekilde sallanmasını deprem oluyor diye algılayıp panikleyen pek çok insan var. Çoğumuzun gözü tavana asılı lambalarımızda; her an tetikte bekliyor, endişeleniyor, uyuyamıyor ve sürekli sallanıyormuş hissi yaşıyoruz. Peki bu duyguyu yaşamak normal mi?
Kahramanmaraş depreminin üzerinden iki haftadan fazla zaman geçti ama bölgede artçı depremler hâlâ devam ediyor.
20 Şubat’ta Hatay’da meydana gelen 6.4 büyüklüğündeki deprem de bir kez daha yürekleri ağızlara getirdi ve pek çok insanın deprem korkusunu yeniden tetikledi. Türkiye’nin dört bir yanında “En ufak bir sarsıntıda bile deprem oluyor diye gözümüz tavanda, sallanan avizelerde” diyen ve sürekli deprem olacak paniği yaşayan pek çok insan var.
Peki sürekli deprem olacak kaygısı yaşamak ve sallanıyormuş gibi hissetmek, bu konuda kâbuslar görmek, kapalı alanlarda kalamamak, uyku bozukluğu yaşamak normal mi? Bu duygu ne zamana kadar sürecek? Daha ciddi sorunlara neden olabilir mi?
Hangi noktada tedavi gerektirecek bir durum halini alabilir? Uzman Klinik Psikolog Müge Leblebicioğlu Arslan, deprem gibi afetlerden sonra yaşanabilecek olası psikolojik travmaları ve etkilerini hurriyet’ten Sedef Batı’ya anlattı.
“AFETİN HEMEN ARDINDAN YA DA İLERLEYEN ZAMANLARDA ORTAYA ÇIKABİLİR”
Halk arasında Deprem Korkusu olarak bilinen ‘Seismophobia’ nedir? Sürekli deprem oluyor kaygısını yaşamak normal mi? “Seismophobia” deprem fobisi anlamına gelir. Deprem fobisine sahip olan kişi, kendisinin ve sevdiklerinin deprem sonucu zarar görme ihtimalinden dolayı yoğun bir korku duyar. Bu noktada fobileri, zaman zaman yaşadığımız işlevsel korku ve kaygıdan ayırmak gerekir. Binlerce insanın hayatına ve sağlığına mal olmuş böylesi yıkıcı bir depremin ardından hissedilen korku ve kaygı temelde insanın güvende hissetme ihtiyacından kaynaklanır ve son derece doğaldır.
Depremi önceden bilmek ve engel olmak mümkün olmasa da daha güvende hissetmemizi sağlayacak önlemler almak, korku ve kaygı duymanın doğal bir sonucudur. Ancak deprem fobisine sahip bireylerde belirsizliğin ve olası felaket senaryolarının getirdiği yoğun stres ve kaygı, kişinin sağlıklı düşünüp önlemler almasına engel olacağı gibi hayatının farklı alanlarında bozulmalara yol açarak işlevsellik düzeyini de olumsuz etkiler. Aldığı tüm önlemlere rağmen kişi kaygılanmaya devam ediyor ve bu kaygı iş yaşamını, eğitim hayatını, ilişkilerini olumsuz etkiliyorsa bu noktada duygunun normalliğinden bahsetmek pek mümkün değildir.
Afet sonrası, kişilerde psikolojik travma tepkileri görülebilir. Bu tepkiler, kişilerin ve çevrelerindeki insanların hayatını olumsuz yönde etkileyebilir, hatta gerekli psikolojik destek sağlanmadığında kişinin ruh sağlığını yaşam boyu bozabilir. Yaşanan afetin şiddeti, kişinin olaya doğrudan maruz kalıp kalmaması, bir başkasının yaşadıklarına tanık olması ya da işitmesi yetişkinlerde afet sonrası görülen psikolojik travma tepkilerinin şiddetinde önemli bir rol oynar. Bu tepkiler afetin hemen ardından görülebileceği gibi ilerleyen zamanlarda da görülebilir.
“GECE DEPREM OLABİLECEĞİ DÜŞÜNCESİ UYKU SORUNLARINA NEDEN OLABİLİR”
Depremi yaşamış ya da bu konuda korku duyan biri uyku sorunları çekiyorsa ne yapmalı? Deprem sonrası uykuya dalmakta güçlük çekme, uykusuzluk, rahatsız edici rüyalar ya da kâbuslar görme gibi uykuya dair problemler en yaygın stres belirtileri arasında yer alır. Özellikle depremi yaşamış kişilerde bu durum daha yoğun olabilir. Bu durum fizyolojik ve psikolojik açıdan açıklanabilir.
Fizyolojik açıdan ele aldığımızda, gün boyunca hissettiğimiz olumsuz duygular bedende kas gerginliğine neden olur, kas gerginliği de uykuya geçişi zorlaştırır. Çünkü uykuya rahat bir şekilde geçebilmek için kasların gevşemiş bir modda olması gerekir. Psikolojik açıdan ele alırsak, etki düzeyi büyük olan depremlerin çoğunlukla gece uykuda gerçekleşiyor olması kişileri gece uykusunda deprem olabileceğine ve depreme savunmasız bir şekilde yakalanabileceğine dair işlevsel olmayan düşüncelere itebilir.
Bu düşünceler de kişilerin uykuya dalmasında güçlük oluşturabilir. Bu durumda öncelikle kişinin gerçekten güvende olduğu bir alanda yaşamını sürdürmesi tedirginlik halini büyük ölçüde yatıştırmasına yardımcı olur. Bununla birlikte gece yatmadan önce duş almak, hafif bir müzik dinlemek gibi uyku rutinini yeniden düzenleyen değişiklikler, kişinin uykuya geçişini kolaylaştırabilir.
BİRLİKTE İYİLEŞECEĞİZ
Bulunduğumuz bu zorlu süreçte yalnızlaşmaya ya da ötekileştirmeye değil birlik ve beraberliğe ihtiyacımız var. Yas tutma ve yardım sürecinde yargılayıcı dilden ziyade kapsayıcı dili kullanmaya özen gösterelim. Özen gösterelim ki bireysel ve toplumsal ruh sağlığımızı koruyabilelim. Unutmayalım ki belki biraz zaman alacak ancak birlikte iyileşebileceğiz.
hürriyet