8 milletvekili Van Gölü için ortak mesaj verdi

HEDEP’in Van Milletvekilleri Pervin Buldan, Zülküf Uçar, Gülcan Kaçmaz Sayyiğit, Sinan Çiftyürek, Gülderen Varlı, Mahmut Dindar ve Bitlis Milletvekileri Semra Çağlar Gökalp ve Hüseyin Olan Van Gölü ve Havzasının Korunması Hakkında Kanun Teklifi sundu.

8 milletvekili Van Gölü için ortak mesaj verdi
Yayınlama: 15.11.2023
Düzenleme: 15.11.2023
A+
A-

Son dönemlerde kirliliği ve korunmaya yönelik çalışmaları ile sık sık gündeme gelen Van Gölü’nün korunması için adımlar atılmaya devam ederken bir girişim de Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi milletvekillerinden geldi.

Van Gölü hakkında detaylı bir rapor ile Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne bir teklif sunan 8 milletvekili kanun teklifini meclise sundu.

Van Gölü’nün karşı karşıya olduğu tehlikelere dikkat çeken Milletvekilleri, Van Gölü’ndeki çekilme, göle dökülen atıklar, dip çamuru temizliği gibi onlarca konuyu gündeme alarak hazırladığı gerekçede kentte göl için hazırlanan raporlara ve çalışmalara da atıfta bulunarak bilimsel veriler ışığında gölün karşı karşıya olduğu sorunlara dikkat çekti. Koruma Kanunu için hem genel hem madde gerekçelerini sıralayan vekiller aynı zamanda TBMM’ya sunulan kanun teklifini de paylaştı:

İşte meclise sunulan o teklifin gerekçeleri ve tüm detayları:

GENEL GEREKÇE

Artan nüfus, küresel ısınma ve atık suyun yeterince arıtılmadan doğaya bırakılması gibi sebepler, su döngüsünde gözlemlenen azalmanın evrensel ölçekteki görünümlerdir. Sayılabilecek başkaca genel sebeplerin yanında hükümetlerin yanlış eko-politikaları ve sermaye döngüsünün doğaya kontrolsüz müdahalesi de  mevcut sonuca etki etmektedir. Tüm bu faktörler ve yerele ilişkin özel sebeplerin sonucunda son yıllarda korkutucu bir geri çekilmenin gözlemlendiği Van Gölü’nün yok olma tehlikesi altında olduğu görülmektedir. Öyle ki 3.755 km2’lik alanı ve 430 km’lik kıyı uzunluğuyla Türkiye’nin en büyük gölü olan Van Gölü’nün hızla yok olabileceği ifade edilmektedir. Öte yandan Van Gölünün karşı karşıya bulunduğu tehlikeyi göstermesi bakımından, bölgedeki Akgöl, Değirmigöl, Sıhke Gölleri ile Zernek ve Koçkiri barajlarının kuraklık ve diğer etkenler nedeniyle kuruduğunu hatırlatmak gerekmektedir. Ayrıca yer yer 1000 metreyi aşan çekilmeyle beraber Van Gölü derinliklerinde bulunan mikrobiyalitlerin ilk defa yüzeye çıkması söz konusu tehlikenin başka bir göstergesidir.

Van ÇEVDER’in aktardığı verilere göre; havzada bulunan Çelebibağı Mahallesinde çekilme 5 kilometreyi bulmuştur. Gölün en önemli su kaynaklarından olan yüzü aşkın derenin %85’i tamamen kururken geri kalan dereler %80 oranında debi kaybına uğramıştır. Arıtılmadan deşarj edilen kanalizasyon atıkları sebebiyle gölde çok ciddi bir dip çamuru oluşmuştur. Dip çamuruna karşı yürütülen çalışmalar bilimsel yöntemlerle gerçekleştirilmemekte ve çoğunlukla geçici nitelikli olmaktadır.

Evrensel ve yerel pek çok sebebin yanında gölün ekosistemini bozan en büyük etken olarak ‘kirlilik’ faktörü gösterilmektedir. Van Gölü’nün kirlenmesinde; ilgisizlik, nüfus artışı, düzensiz yapılaşma, yetersiz kanalizasyon hizmeti, aşırı kömür tüketimi, evsel atıklar gibi etkenler özel sebepleri teşkil etmektedir. Nitekim Van Gölü kıyısında iki il, dokuz ilçe, 136 köy ve mahallede yaklaşık 1 milyon 200 bin insan yaşamaktadır. Bu yerleşim yerlerinin neredeyse tamamının kanalizasyon ve evsel atıkları doğrudan veya dolaylı olarak göle akıtılmaktadır.

Uzun bir süre boyunca Kıyı Kanunu ve Çevre Kanununun genel hükümleri kapsamında olan göl havzasında, özel yapılar ve çeşitli kamu kurumlarına ait hizmet binaları ile sosyal tesisler gibi pek çok yapı inşa edilmiştir.  Bu yapıların yarattığı kirliliğin yanında, göl havzasında faaliyetlerini yürüten beton tesisleri, çimento fabrikaları, taş ve kum ocaklarının, “Hafriyat Toprağı İnşaat ve Yıkıntı Atıklarının Kontrolü Yönetmeliğinin” ilgili hükümlerinin hilafına olacak şekilde asfalt, moloz ve diğer atıklarını göle boşaltmaları da ciddi bir kirlilik nedeni durumundadır.

Van Gölü sahiline en 150 metre uzaklıkta olması gereken çimento fabrikasının kıyı kanununa aykırı bir şekilde inşa edildiği, ve kurulduğu 1970’li yıllardan beri gölü kirletmeye devam ettiği, son

zamanlarda ise fabrika çevresinde ve fabrikaya yakın sahil bandında gözle görünür düzeyde

kirliliğin arttığı gözlemlenmektedir. Benzer bir kirletme sorunu da şeker fabrikasının olduğu bölgede yaşanmaktadır. 24 saat vardiyalı olarak çalışan fabrikalardan aralıklarla büyük toz dumanları yükselmektedir. İki fabrikanın da atıklarının periyodik olarak denetlenmesi, arıtma sistemlerinin bakım ve denetlemelerinin yapılması ve gölü kirletmeyecek şekilde işletilmesi için gerekli girişimlerin başlatılması gerekmektedir. Mevcut haliyle fabrikalardan çevreye pis kokuların yayıldığı, etraftaki yerleşim yerlerinin, bitki dokusunun fabrika kirliliğinden olumsuz etkilendiği bu durumun sadece çevresel ve ekolojik bir sorun değil aynı zamanda işçi sağlığı ve güvenliği açısından da önemli bir sorun olarak ele alınması gerektiği bilinmelidir.

Van Gölü sahili boyunca, Vali Yazlığı, Edremit Kaymakamlığı, Devlet Su İşleri Kampları, Karayolları Genel Müdürlüğü Kampı, Maliye Bakanlığı Kampı, Diyanet İşleri Kampı, Milli Eğitim Bakanlığı Hizmet İçi Eğitim Enstitüsü, Kızılay Kampı, Vepsaş Elektrik Enerjisi Üretim Merkezleri ve Lojmanları, Çimento Fabrikası ve Çimento Fabrikası Kampı gibi onlarca kurum, kuruluş ve işletme kıyı kanununu ihlal etmektedir. Bu yapıların Van gölü havzasında kirliliğe yol açtığı, çöp ve atıkların arıtılmadan göle karıştığı bilinmektedir. Bu yapılara ilave olarak Ahlat ilçesindeki Saray’ın kıyı kanununu birçok açıdan ihlal ettiği yargı kararları ile açığa çıkmıştır. Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi, kampüs ve lojmanları ile birlikte göle kirletici bir etki yapmaktadır.  Sadece Van’da değil Bitlis ve özellikle Tatvan tarafında da kanalizasyon atıkları, mezbaha işletmelerinin atıkları, polis kampı tesislerinin atıkları arıtılmadan göle karışmaktadır. Mevcut ve yapılmakta olan yapıların göle daha fazla zarar vermemesi için koruyucu ve önleyici bazı tedbirler derhal alınmalıdır.

Van Ticaret ve Sanayi Odası tarafından hazırlanan raporda; evsel ve endüstriyel atıkların herhangi bir arıtmaya tabi tutulmaması nedeniyle göle ulaştığı, göle akan dere yataklarından inşaat amaçlı kum ve çakıl çıkarılması sonucunda oluşan kum ve toprağın göle taşındığı, şehir merkezi ve ilçelerin atık sularının %80’inin arıtılmadan deşarj edilerek göle karıştığı ve kıyılarıyla birlikte bir ekosistem oluşturan gölün kenarında kıyıların tahrip edilerek insanların gölle ilişkilerinin kesildiği tespitleri yer almıştır. Yine Van ÇEV-DER tarafından 2022 yılının Şubat ayında yayımlanan raporda benzer tespitlere yer verilmiş olup Van Gölü havzasına günde 56 bin 400 ton metreküp kanalizasyon atığı akıtıldığı ifade edilmiştir. Aynı raporda, havzaya akan dere ve akarsular üzerinde kurulan HES’ler ve kışın yaygın bir şekilde kullanılan kömür de diğer kirletici faktörler olarak sıralanmıştır. Bahsi geçen raporlarda yenilenebilir enerji kullanımın teşvik edilmesi gerekliliğine vurgu yapılmıştır.

Van Gölünde görülen kirlilik, kuraklık ve çekilmenin ulaştığı vahim düzeye rağmen henüz somut bir adım atılmaması yaşanan endişeyi daha da artırmaktadır. 21.07.2022 tarih ve 4157995 sayılı Bakanlık Oluru ile onaylanarak 30.07.2022 tarih ve 31908 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan karar uyarınca Van Gölü, 3. derece Sit alanı niteliğinde Sürdürülebilir Koruma ve Kontrollü Kullanım Alanı olarak tescil edilmiştir. Ancak yapılaşmaya, endüstriyel ve tarımsal faaliyetlere ilişkin düzenleme içermeyen ve taş, toprak, kum alınmasına; kireç, taş, tuğla, mermer, kum, maden gibi ocakların açılmasına; toprak, cüruf, çöp, hafriyat, sanayi atığı ve benzeri malzemenin dökülmesine yasak getirmeyen bu statünün Van Gölü’nün mevcut sorunlarına çözüm olmasının mümkün olmayacağı ifade edilmektedir. Zira Sürdürülebilir Koruma ve Kontrollü Kullanım Alanları, kesin korunacak hassas alanlarda ve nitelikli doğal koruma alanlarında izin verilen faaliyetlere ek olarak doğal ve kültürel bakımdan uyumlu düşük yoğunlukta faaliyetlere, tarım ve hayvancılık amaçlı entegre tesislere, rüzgar ve güneş enerji santralleri ile turizm ve yerleşimlere izin verilen alanlardır. “Korunan Alanların Tespit, Tescil ve Onayına İlişkin Usul ve Esaslara Dair Yönetmeliğe” dayanan 3. derece doğal sit alanı ilanı genel ve soyut nitelikli korumaya yöneliktir. Bu sebeple Van Gölü Havzasında görülen sorunların doğrudan çözümü olma niteliği taşımadığı ifade edilmelidir. Gerekçede uzunca bahsedilen soruların çözümü ancak somut çözüm olanakları içeren Van Gölü Havzasına ilişkin bir kanunla mümkündür.

Bünyesinde ihtiva ettiği endemik bir balık türü olan İnci Kefali ve içerdiği sazlıklarda yüzlerce kuş türüne ev sahipliği yapan Van Gölü’nün günümüzde karşı karşıya bulunduğu sorunlar bu canlı türleri için büyük bir risk yaratmaktadır.  Yapılan bilimsel çalışmalar Van Gölü sularının sodalı ve tuzlu olması nedeniyle besin zincirini çok kısa tuttuğunu ve bunun, sucul ekosistemin hassasiyetini arttırdığını göstermektedir. Dolayısıyla artan kirlilik gölün besin zincirinin herhangi bir düzeyini olumsuz yönde etkilediğinde bu zincirin diğer halkaları bundan çok daha hızlı ve telafisi imkansız bir şekilde etkilenecektir. Bu nedenle Van Gölü’nün ve havzasında bulunan sazlık ve sulak arazilerin biyolojik yapısı tamamen bozulmadan gerekli tedbirlerin derhal alınması gerekmektedir. Van gölü ve havzasındaki Erçek,  Süphan, Arin, Aygır, Batmış, Turna (Keşiş) ve Nemrut göllerinin de korunması ve etrafındaki kirliliğin önlenmesi gerekmektedir.

Anayasal düzenlemeler ve uluslararası hukuk metinleri doğal çevrenin korunması ve geliştirilmesi konularında devlete çok boyutlu yükümlülükler getirmektedir. Anayasa madde 43/2 “Deniz, göl ve akarsu kıyılarıyla, deniz ve göllerin kıyılarını çevreleyen sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilir.” demektedir. Madde 56, “Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir” demektedir. Madde 63 “Devlet, tarih, kültür ve tabiat varlıklarının ve değerlerinin korunmasını sağlar, bu amaçla destekleyici ve teşvik edici tedbirleri alır.” düzenlemesini ihtiva etmektedir. Öte yandan 23.05.1982 tarihinde uygun bulunan ‘Dünya Kültürel ve Doğal Mirasın Korunması Sözleşmesi’ ve 07.10.2021 tarihinde uygun bulunarak yayımlanan ‘Paris Anlaşması’ ile birlikte doğanın korunmasına ilişkin yükümlülüklerin uluslararası çerçevesi çizilmiş ve doğal varlıkların korunması bakımından devlete çeşitli görevler yüklenmiştir.

Özetle, on binlerce yıllık tarihiyle pek çok medeniyete tanıklık etmiş olan Van Gölünün korunması ve iyileştirilmesi kültürel, ekonomik, sosyal ve biyolojik gerekçelerle zorunluluk arz etmektedir. Bu nedenlerden dolayı Van Gölü Havzasında gittikçe artan kirlenmenin önüne geçilmesi, gölün doğal dengesinin, kültürel değerlerinin korunması ve iklim değişikliğinin bölgeye etkisinin azaltılması amacıyla, Anayasa ve Uluslararası Sözleşmeler de dikkate alınarak bu kanun teklifi hazırlanmıştır.

Kaynak: ŞEHRİVAN HABER

Bir Yorum Yazın
Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.